“Akışkan modern dünya” enerjimizi, zamanımızı, umutlarımızı ve hatta hayallerimizi sömürmeye devam ediyor; onun başımızı döndüren hızına bir kez kendimizi kaptırdık mı kendilerimize ayırdığımız zamanlardan geriye bir tutam toz bile kalmadığını, o zamanlar için sakladığımız enerjinin çoktan tükendiğini, o zamanda yapılacakların güzel günlere atılacak adımlar olduğuna dair inancımızın elimizden yitip giden umutlarımıza dönüştüğünü içlerimizdeki uysal hayvanın hırıltıları eşliğinde gözlemliyoruz. Akışkan modern dünyanın bu zorbalığının mağdurlarından biri de Gard’ın dördüncü sayısı oldu; ancak nihayet son nefeslerimizle bu sayıyı da on beş günlük bir gecikme ile hazır edebildik. Umarız bu sayı hızı keserek, etrafınıza bakabilmenize, havayı soluyabilmenize, rüzgarı teninizde hissedebilmenize, boğazınıza dökülen alkolün tadını alabilmenize vesile olur. Zorbalığın içindeki bazı başka zorbalıklara karşı hep bir ağızdan Edip Cansever’in dizesi ile inleyerek: “Ya alkol olmasaydı”!
Bu sayıda,
Karanlıklar içindeki bir bahçede tek ışığı, oradaki masum ateş böceğini arıyor Emel İrtem ve o ateş böceğinin ölümüyle irkiltiyor okuru: “insanı asarak öldüren neyin bilinci/ve yargıçlar tavşan avına çıktığında/kötülüğün idamına kim karar verecek”
Bundan sonra hep aramızda olsun istediğimiz Onur Akyıl, insanın bedeni bir devrimler tarihidir önermesini doğruluyor kentleri, aşkları, dostlukları, ülkülere kapılmış hülyalı zihinleri kanla tanıştırdığı şiirinde: “lirik bir katliam dedi kolonyaya takılanlar geceleri, alimler: cehennem bileti”
Pastoral bir çevre düzenlemesine tutkulu bir sürtüşmeyi, aşık olan tarafıyla insanın aşkı düşünen tarafının iç içe geçmesini yerleştiriyor Vural Uzundağ kendi bedeninde sanki ötekinin bedenini deneyimleyerek: “baktım ki tutuşmaya gelmiş bir okyanusu geçiyorum”
Nilüfer Altunkaya ezoterik metinlerin izinde Tanrı ve insanın arasındaki geçirgenliği zorluyor bir Davut siluetinde: “bir oğul bekledim çölün ruhundan/bir oğul düşün saydamlığından”.
Kerim Akbaş, Temmuz’dan ödünç aldığı bir hikayenin parçalarından yeni baştan inşa ediyor Kasım’ı: “şimdi kasım şimdi görmeklerden artık trenler yok/ve kapı aralığından fısıldanmış alçak suratı itirafın”
Bengü Özsoy sanki sadece Gard için bozuyor sessizliğini ve sessizliğinde en küçük birimine kadar parçaladığı “aşk”ı, kadınlıklarla karşı karşıya getiriyor: “her kararı doğru değildir/bencileyin eksik kadınların”
Kedisevengiller bir gün bir kediseven dükkan açsa bu dükkanda kadın çorabı satsa ve bir gün bu dükkana bir insankadınsevenkedigil takılmaya başlasa adı Cevat olsa… hikayenin gerisi erenokur’dan: “kadın klonlayan bir mağazanın kedisiyim, adım cevat tekir tekin”
Birçok ayna parçasından yansıyan çoklu gerçekliklerin imgelerinin izinden gidiyor Fatma Nur Türk ve bir bütünlüğü arıyor bütün olmanın imkansızlığında İbn-i Arabi’nin sözlerini kendine kalkan edinerek: “sen kimsin? Şüphesiz sen, sen değilsin?”
Neler yapıp ettiğini, bedenini nerelere sürüdüğünü merak ettiğimiz Umut Taylan bu kez Uterus’dan sesleniyor, hem yapayalnız hem hüzün dolu bir lirikle: “Kimse bizi romansın öldüğüne inandıramaz.”
Varlık Dergisi’nin Yeni İmzalar köşesinden küçük İskender’in işaret etmesiyle aramıza katılan yepyeni bir imza Doruk Çelik, bu sayıda bir boz ayı kaligrafisi çiziyor bize: “Çatık/Mevzu, candan anüse ayrıt, çatık/depremler/zedeler.”
Daha önce çeşitli dergilerde ismine rastladığımız Elif Karık bir yaranın rüyasından bir dünya tasviri çiziyor: “Yeni gömülen bir ölü/Nasıl sığacaktı ki mezara”
Gard’ın yeni isimlerinden Can Karatek, bir sevgilinin ardından, geçmişten kopardığı bir anı yığınını gümbür gümbür bir toplumsal tarih ile harmanlanan kişisel tarihine yerleştiriyor: “kızlar beni ölü görürdü. Ben tarihi bir güldüm sevgili güm!”
Gard’ın diğer bir yeni imzası Ali Akan bir tas su’da dil ve felsefeyi arındırma rehberi sunuyor: “Boğazım kanıyor,/dalın/sırt kokuları/asılıyor”.
Zoo Press Şiir Ödülü ve 2001 Kenyon Review Ödülü gibi birçok ödül sahibi ve şiirleri birçok antoloji ve derlemede yer almış olan Amerikalı şair Beth Ann Fennelly, “Hatıra” isimli şiirinde tam da başta değindiğimiz akışkan modern dünyanın bir evliliğe indirdiği darbeleri çiziyor balayından döndüğü trenin çatlayan camlarına: “Aydınlık istasyona yaklaşınca kapadım gözlerimi./Uyanık kalsaydım eğer, haraket ederdim.” Fatma Nur Türk çevirisi ile.
The Dial dergisinin editörlüğünü yapan ve Elizabeth Bishop, Allen Ginsberg, John Ashbery ve James Merrill gibi dönemin genç şairlerini destekleyen, Ulusal Kitap Ödülü ve Pulitzer Ödülü gibi önemli ödüllerin sahibi 1972 yılında kaybettiğimiz ünlü Amerikalı şair Marianne Moore’un iki şiiri aşkın ve kadın erkek ilişkilerinin yumuşak dokusunda geziniyor, Fatma Nur Türk çevirisi ile.
Şair, performans sanatçısı, besteci ve oyun yazarı olan, 2004 yılında kaybettiğimiz Jackson Mac Low’un deneysel metni “Duy Ki Burada Ben”, Fırat Caner’in çevirisi ile karşılıyor okuru.
Nicholas Roerich Ödülü sahibi, Sapphovari şarkılar söyleyen Diane Thiel, buyrukların, yasın ve metalin arasında A. Emre Cengiz ve Şakir Özüdoğru çevirisi ile benlerinden geri kalanları arıyor: “Benlerimden biri öldü o akşam.”
Michael Mark Kitap Ödülü sahibi, Dublinli şair Roisin Tierney’in seksenlik Vera’nın sanrılardan damıtıp getirdiği öğrenilmiş çaresizlik titretiyor okuyucuyu Şakir Özüdoğru çevirisi ile: “Vera, seksenlerinde, hayat dolu hala”
Kendini Tunus edebiyatını İngilizce’ye çevirmeye ve diğer ülkelere tanıtmaya adayan Tunuslu şair Ali Znaidi her şeye karşın umudu hatırlatıyor bize, A. Emre Cengiz çevirisi ile: “ufak bir fener asılı kaldı/duvarında bir uzak/kulübenin”.
Son olarak, çevrede olup biten gerçek hayatın içinden umut verici birkaç ışıktan da bahsetmeden bu sayının tanıtımını kapatmayalım. Birkaç çılgın, bir araya gelip okur-katili, anlatı uslanmazı ve sosyal tarihin unutulan mekanlarında gezinen kitaplar basmaya karar vermişler ve GRAM Kitap’ı kurmuşlar. Bundan sonra bir kardeş yayın evi oldu Gard’ın. GRAM Kitap’ın ilk kitapları; Mustafa Kılıçer’in Çıldırı’sı, Abdullah Akan ve Ersin Türksönmez’in Polemus’u ve Kitap-lık Dergisi’ndeki denemelerinden tanıdığımız İlyaz Bingül’ün Postanedeki Sandalye’si ve kapsamlı bir araştırma kitabı olan Osmanlı’da Kahvehane ve Toplumsal Yaşam Mekanları. Daha ayrıntılı bilgi için gramkitap.com adresini ziyaret edebilirsiniz.
Bir diğer sevindirici haber ise, Gard şairlerinden Onur Sakarya’nın Hayal Yayınları’ndan çıkan Zula isimli şiir kitabı. Daha nice kitaplara ve yayınlara doğru.
Gelecek yılın ilk ayında görüşmek üzere.GARD ŞİİR DERGİSİ’ne aşağıdaki kitapçılardan ulaşılabilir:
ANKARA: İmge Kitabevi
BATMAN: Bilgi Kitap Kırtasiye
ÇANAKKALE: Divit Kitabevi
ESKİŞEHİR: Adımlar Kitabevi
İSTANBUL: Mephisto (Beyoğlu), Mephisto (Kadıköy), 6.45 Dükkan (Kadıköy)
İZMİR: Yakın Kitabevi
GAZİANTEP: Don Kişot Kitabevi
MERSİN: Sokak Kitap Kahve Evi (Merkez), Antik Sahaf (Tarsus)